Gerekçe üreterek bölgesel güç olunmaz

04:007/07/2024, Pazar
G: 7/07/2024, Pazar
İhsan Aktaş

Ülkemizin karşı karşıya olduğu sorunlar, sayıca ve ağırlıkça öyle fazladır ki, bütün bu problemlerin üstesinden gelmek için topyekûn bir seferberliğe ihtiyaç vardır. - Ekonomi can yakıcı bir şekilde ülke gündemini işgal etmektedir. - PKK terör örgütü ile yapılan mücadele kırılma noktasına gelmiştir. - Irak-Türkiye arasında kalkınma yolu projesiyle birlikte Irak’ın istikrara kavuşturulması ve iki ülke arasında güvenlik ile ticaretin istenen seviyeye ulaşması. - Suriye ile diplomatik süreçlerin yeniden


Ülkemizin karşı karşıya olduğu sorunlar, sayıca ve ağırlıkça öyle fazladır ki, bütün bu problemlerin üstesinden gelmek için topyekûn bir seferberliğe ihtiyaç vardır.

- Ekonomi can yakıcı bir şekilde ülke gündemini işgal etmektedir.

- PKK terör örgütü ile yapılan mücadele kırılma noktasına gelmiştir.

- Irak-Türkiye arasında kalkınma yolu projesiyle birlikte Irak’ın istikrara kavuşturulması ve iki ülke arasında güvenlik ile ticaretin istenen seviyeye ulaşması.

- Suriye ile diplomatik süreçlerin yeniden başlaması, Türkiye’nin doğusundaki siyasetin kökten değişmesi anlamına gelmektedir.

- Ege Denizi’nde devam eden deniz yetki alanları ve Yunanistan sorunu.

- Libya’da Türkiye’nin dünya devletleri arasında üstün bir politika sergilemesi sonucunda istikrarın kapısının aralanması ve Akdeniz güvenliği için büyük bir vizyonun ortaya konulması.

- Azerbaycan-Ermenistan savaşının ardından Kafkasya jeopolitiğinin yeniden şekillenmesi ve Paşinyan’ın siyasi tutumunun etkileri.

- Karabağ Savaşı’nın ardından Türk Devletler Teşkilatı’nın güç kazanması ve Türkiye’nin öncülüğünde kardeş ülkelerle birlikte yeni bir güç merkezinin oluşması.

- Şanghay İş birliği Örgütü’nde Türkiye’nin gözlemci sıfatı bulunması.

- Hakan Fidan’ın BRICS’e katılma isteğini dile getirmesi, yeni ekonomik iş birliği adımları atılmasında önemli bir girişim olarak kabul edilmektedir.

- İsrail-Filistin savaşının bölgesel bir savaşa dönüşme riski ve insanlığın geleceğe endişeyle bakması.

- Arkaik Türkiye’nin sömürgeci devletlere karşı ortaklık ve işbirliği ilkesi doğrultusunda var olma mücadelesi.

- Rusya-Ukrayna savaşında Türkiye’nin sağduyulu tutumu ve dünyaya umut olması, Türk lideri Erdoğan’ın bu konuda beklenen liderlik rolünü üstlenmesi.

- Milli takımımızın maçlardaki başarısı sonucunda Avrupa’da ortaya çıkan tepkiler ve Merih Demiral’ın haksız şekilde ceza alması.

- FETÖ terör örgütüyle yürütülen kararlı mücadele.

- NATO içerisinde Türkiye’nin bağımsız bir strateji izleme çabası.

- Mısır ile Türkiye’nin yeniden normalleşme çabaları.

AK Parti hükümetleri, Erdoğan liderliğinde büyük bir devrim yapmayı başarmıştır. Altyapı, kalkınma ve savunma sanayii alanlarında Türkiye’nin büyük ilerlemeler kaydettiği görülmektedir. Türkiye’nin güvenlik meselelerinde savunma sanayii önemli bir rol oynamaktadır; güçlenen Türk ordusu ve artan güvenlik, savaşma yeteneği ve hibrit savaş teknikleriyle deneyimli

bir ordu olmamızın

önünü açmıştır.

Ancak, birinci sorun şudur ki dünya düzenini kuranlar ve yönetenler, bölgesel bir güç olan Türkiye’yi istememektedirler. Bundan daha büyük sorun ise gerçekleşen devrimin gerçek sahiplerinin bu devrimin farkında olmamasıdır.

Sabah erken kalkan siyasiler ve bürokratlar, günlük gündemlerine bakılacak olursa, yukarıda bahsedilen sorunların hiçbiri onların gündemlerinde yer almamaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı ve bir avuç vatansever gayret sayesinde devasa sorunlar yönetilmeye çalışılmaktadır.

Türkiye siyasetini farklı başlıklarda ele alıp yorumlayabiliriz. AK Parti’nin siyasetini iki başlıkta ele alarak, bugünkü sorunları daha rahat okuyabiliriz:

1. Bir hükümet halkın sorunlarını çözmek için hizmet, yatırım ve icraatların yapılması.

2. Başta yapmış olduğu hizmetler olmak üzere, küresel siyaset, dış politika, iç politika, güvenlik, sosyal meseleler, kent ekonomi, huzur, sükûn, kültür, eğitim, sağlık, gelir adaleti, yoksulluk, yolsuzluk, demokrasi, hukuk vb. alanlarda politikalar geliştirmek.

AK Parti siyasetinin ikinci ayağında bir durağanlık bulunmaktadır. Cumhuriyeti demokratikleştiren ve büyük devrimleri gerçekleştiren kadrolar, sanki Hristiyanlıkta ilk günahı işlemiş ve bu ülkeye kötülük yapmışlar gibi bir psikoloji içindedirler.

Bu ülkenin büyük sermaye sahipleri ve köklü aileler, kendilerinden olmadığı için Erdoğan devrimlerini benimsemediler. Geleneksel akademisyenler, küresel efekte sahip oldukları için, gerçek bir Erdoğan değerlendirmesi yapmadılar. Kültürel iktidarı ellerinde bulunduranların baskın muhalefetinden dolayı, Anadolu muhafazakârları ve bu akademik çevre, siyaset üretmek ve bu yükün altına girmek konusunda kompleksli davrandılar.

Daha da önemlisi, AK Parti, Erdoğan’ın oluşturduğu yüksek kapasiteli siyaseti zenginleştirecek ve toplumla özdeşleştirecek siyaset üretim merkezi olma misyonunu durağanlaştırdı. Erdoğan’ın vizyonu ile parti arasında açılan mesafe, Erdoğan’ın etkisini en fazla

zayıflatan şeydir.

Topyekûn seferberlik: Bugün ülkemiz büyük devlet olma ve bölgesel güç olma yolunda ilerlerken, siyaset Külliye üst düzey bürokrasi, sivil toplum örgütleri, üniversiteler ve entelektüel çevrelerin her birinde topyekûn bir seferberliğe ihtiyaç duyulmaktadır.

Bu büyük seferberlik, ancak siyaset üreterek mümkün hale gelir. Her sorun ve zaafa gerekçe üreterek büyük devlet olunamaz. Türkiye’nin düşmanları, kapasitemizin farkındalar. Çünkü Türkler tarih boyunca hiçbir devirde durdukları yerde durmamışlardır.

#Politika
#FETÖ
#İsrail
#Filistin
#Ortadoğu
#İhsan Aktaş